Balkan coğrafyasının tam merkezinde yer alan Sırbistan, vizesiz seyahat avantajı, ekonomik tatil imkanları ve Türk kültürüne yakınlığıyla son yılların parlayan yıldızı konumunda. Ancak bu ülkeyi sadece başkent Belgrad ile sınırlamak, ona yapılacak en büyük haksızlıklardan biri olur. Kuzeyin barok mimarisiyle süslü ovalarından güneyin mistik kaya oluşumlarına, Tuna Nehri’nin ihtişamlı akışından dağların zirvesindeki kayak merkezlerine kadar Sırbistan, her köşesinde farklı bir sürpriz barındırır. Roma, Bizans, Osmanlı ve Avusturya-Macaristan imparatorluklarının mirasını taşıyan bu topraklarda, her taşın altında bir tarih, her virajda nefes kesen bir doğa manzarası yatar.
Eğer Sırbistan’a bir seyahat planlıyorsanız ve “Nereye gitmeli, neleri kaçırmamalıyım?” diye düşünüyorsanız, işte size Balkanların bu güzel ülkesinde mutlaka görmeniz gereken, her biri kendine has atmosfere sahip 20 eşsiz yerin detaylı listesi.
1. Belgrad Kalesi ve Kalemegdan Parkı (Belgrad)
Listemizin ilk sırasında, şüphesiz Sırbistan’ın en ikonik noktası yer alıyor. Belgrad Kalesi, sadece bir savunma yapısı değil, şehrin binlerce yıllık hafızasıdır. Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği o muazzam manzaraya hakim bir tepe üzerine kurulu olan kale, Keltlerden Romalılara, Osmanlılardan Avusturyalılara kadar sayısız medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Kale içindeki “Kalemegdan” parkı, şehrin akciğerleri gibidir.
Burada gezerken Osmanlı döneminden kalan Damat Ali Paşa Türbesi’ni, Sokullu Mehmet Paşa Çeşmesi’ni ve İstanbul Kapısı’nı görebilirsiniz. Kalenin en uç noktasında yer alan ve şehrin sembolü olan “Pobednik” (Zafer Anıtı), I. Dünya Savaşı zaferleri anısına dikilmiştir. Özellikle gün batımında, nehirlerin birleştiği noktada güneşin batışını izlemek, Belgrad’da yaşayabileceğiniz en huzurlu ve romantik anlardan biridir. Ayrıca kale içindeki Askeri Müze, tank ve top koleksiyonlarıyla tarih meraklılarını cezbeder.

2. Aziz Sava Katedrali (Belgrad)
Balkanların en büyük Ortodoks kilisesi olan Aziz Sava Katedrali (Hram Svetog Save), Belgrad’ın siluetine hakim devasa bir yapıdır. Mimarisiyle Ayasofya’yı andıran bu yapı, Sırp Ortodoks Kilisesi’nin kurucusu Aziz Sava’nın kemiklerinin 1595 yılında Sinan Paşa tarafından yakıldığına inanılan Vračar tepesine inşa edilmiştir. Yapımı 1935’te başlamış olsa da savaşlar ve siyasi çalkantılar nedeniyle tamamlanması uzun yıllar almıştır.
Katedralin dışı beyaz mermerle kaplıyken, içi adeta altın bir mücevher kutusu gibidir. Kubbesi ve duvarları, milyonlarca parça mozaikten oluşan İncil sahneleriyle bezenmiştir. İçeri girdiğinizde, devasa kubbeden süzülen ışık ve altın mozaiklerin parıltısı, ziyaretçilerde hayranlık uyandıran mistik bir atmosfer yaratır. Kripta (yeraltı) bölümü de en az üst kat kadar ihtişamlıdır ve mutlaka görülmelidir.
3. Knez Mihailova Caddesi (Belgrad)
Şehrin kalbi burada atar. Belgrad Kalesi ile Cumhuriyet Meydanı’nı birbirine bağlayan Knez Mihailova, İstanbul’daki İstiklal Caddesi’nin Sırbistan’daki karşılığıdır. Trafiğe kapalı olan bu cadde, 19. yüzyılın sonlarına ait etkileyici binalarla çevrilidir. Caddede yürürken sokak müzisyenlerinin melodileri, ressamların sergileri ve kalabalığın enerjisi sizi içine çeker.
Alışveriş yapmak isteyenler için uluslararası markaların mağazaları, soluklanmak isteyenler içinse sayısız kafe ve restoran seçeneği bulunur. Caddenin mimarisi, Sırbistan’ın burjuva geçmişini ve Avrupa etkisini en net görebileceğiniz yerdir. Akşam saatlerinde ışıklandırılan binalar ve cıvıl cıvıl kalabalıkla Knez Mihailova, şehrin dinamizmini hissetmek için en doğru adrestir.
4. Skadarlija: Bohem Köşesi (Belgrad)
Belgrad’ın “Montmartre”ı olarak bilinen Skadarlija, şehrin en nostaljik ve romantik bölgesidir. 19. yüzyılın sonlarında sanatçıların, şairlerin ve yazarların buluşma noktası olan bu bölge, Arnavut kaldırımlı dar sokağı ve çiçeklerle süslü pencereleriyle zamanı durdurur. Burası, geleneksel Sırp restoranları olan “Kafana”ların merkezidir.
“Tri Sesira” (Üç Şapka), “Dva Jelena” (İki Geyik) gibi tarihi mekanlarda, canlı müzik eşliğinde akşam yemeği yemek bir Belgrad klasiğidir. Müzisyenler masaları dolaşarak akordeon ve keman eşliğinde eski Sırp şarkılarını söylerken, masanızda meşhur Cevapi köfteleri ve Rakija kadehleri eksik olmaz. Skadarlija, sadece yemek yenilen bir yer değil, Sırp kültürünün ve misafirperverliğinin yaşatıldığı bir tiyatro sahnesi gibidir.
5. Nikola Tesla Müzesi (Belgrad)
Dünyanın elektrikle tanışmasını sağlayan, modern çağın en büyük mucitlerinden Nikola Tesla’nın mirasına ev sahipliği yapan bu müze, bilim tutkunları için bir hac noktasıdır. Belgrad’ın merkezinde, Vračar bölgesinde yer alan müze, 1952 yılında kurulmuştur ve UNESCO Dünya Belleği Listesi’nde yer alır.
Müzede Tesla’nın kişisel eşyaları, mektupları, notları ve en önemlisi icatlarının çalışan modelleri sergilenmektedir. Rehberli turlara katıldığınızda, Tesla bobini deneyine bizzat dahil olabilir, elinizdeki floresan lambanın kablosuz olarak yandığını görebilirsiniz. Ayrıca Tesla’nın külleri de, müzenin bir köşesinde altın bir küre içerisinde sergilenmektedir. Küçük ama içeriğiyle dünyada eşi benzeri olmayan bu müze, Sırp asıllı dahi mucide bir saygı duruşudur.
6. Zemun ve Gardoş Kulesi (Belgrad)
Tuna Nehri’nin diğer yakasında yer alan Zemun, Belgrad’ın içinde ama ondan tamamen farklı bir karaktere sahip bir kasabadır. Uzun yıllar Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun sınır karakolu olan Zemun, mimarisi ve atmosferiyle tipik bir Orta Avrupa kenti havasındadır. Dar sokakları, kiremit çatılı evleri ve sakin nehir kıyısı (Kej), şehirden kaçış noktasıdır.
Zemun’un en yüksek tepesinde, 1896 yılında Macarların bölgeye yerleşmesinin 1000. yılı anısına inşa edilen Gardoş Kulesi (Milenyum Kulesi) bulunur. Bu kuleden Tuna Nehri’nin kıvrımlarını, Belgrad Kalesi’ni ve şehrin panoramik manzarasını izlemek büyüleyicidir. Nehir kenarındaki balık restoranlarında taze nehir balığı yemek, Zemun gezisinin olmazsa olmazıdır.

7. Petrovaradin Kalesi (Novi Sad)
Belgrad’dan kuzeye doğru gittiğimizde karşımıza çıkan Novi Sad şehrinin simgesi, Tuna Nehri’nin kıyısında yükselen Petrovaradin Kalesi’dir. “Tuna’nın Cebelitarık’ı” olarak adlandırılan bu devasa yapı, Avrupa’nın en büyük ve en iyi korunmuş kalelerinden biridir. 17. ve 18. yüzyıllarda Avusturyalılar tarafından Osmanlılara karşı savunma amacıyla inşa edilmiştir.
Kalenin en ünlü detayı, üzerindeki Saat Kulesi’dir. Bu saatin akrebi ve yelkovanı ters çalışır; yani büyük kol saati, küçük kol dakikayı gösterir. Bunun sebebi, Tuna’dan geçen gemicilerin saati uzaktan daha rahat görebilmeleridir. Kale, aynı zamanda her yıl Temmuz ayında düzenlenen ünlü EXIT Müzik Festivali’ne ev sahipliği yapar. Yeraltı tünelleri ve muazzam Tuna manzarasıyla Petrovaradin, Novi Sad’ın en görkemli noktasıdır.
8. Novi Sad Şehir Merkezi ve Özgürlük Meydanı
Sırbistan’ın ikinci büyük şehri ve Voyvodina bölgesinin başkenti olan Novi Sad, 2022 Avrupa Kültür Başkenti unvanını almıştır. Şehrin kalbi, Özgürlük Meydanı’dır (Trg Slobode). Meydanın bir tarafında Neo-Gotik tarzıyla yükselen görkemli Meryem Ana Katolik Kilisesi, tam karşısında ise Neo-Rönesans tarzındaki Belediye Binası yer alır.
Novi Sad sokakları, Belgrad’a göre daha sakin, daha düzenli ve daha renkli bir mimariye sahiptir. Zmaj Jovina ve Dunavska caddeleri, rengarenk binaları, açık hava kafeleri ve pasajlarıyla keyifli bir yürüyüş rotası sunar. Şehirdeki rahatlık ve “yavaş yaşam” (slow life) kültürü, ziyaretçilere huzur verir. “Sırbistan’ın Atinası” olarak bilinen bu şehir, entelektüel ve kültürel birikimiyle dikkat çeker.
9. Sremski Karlovci (Şarap Kasabası)
Novi Sad’a sadece 10-15 dakika uzaklıkta bulunan Sremski Karlovci, adeta bir masal kitabından fırlamış gibidir. Barok mimarinin en güzel örneklerini görebileceğiniz bu küçük kasaba, Sırp tarihi ve maneviyatı için büyük önem taşır. Sırp Ortodoks Kilisesi’nin merkezi uzun süre burada bulunmuştur.
Kasabanın merkezindeki Dört Aslan Çeşmesi (efsaneye göre suyundan içen buraya tekrar gelirmiş ve burada evlenirmiş), Aziz Nikola Katedrali ve Patrikhane Sarayı görülmeye değerdir. Ancak Sremski Karlovci’nin asıl ünü şaraplarından gelir. Bölgeye özgü, baharatlı ve aromatik bir şarap olan “Bermet”, dünya çapında üne sahiptir ve Titanik’in şarap listesinde yer aldığı söylenir. Kasabadaki şarap mahzenlerini ziyaret edip tadım yapmadan dönmemelisiniz.
10. Subotica: Art Nouveau Cenneti
Macaristan sınırına çok yakın olan Subotica, Sırbistan’ın en estetik ve en renkli şehridir. Şehir, 20. yüzyılın başlarında yapılan Art Nouveau (Yeni Sanat) tarzı binalarıyla açık hava müzesini andırır. Binaların dış cepheleri, Macar seramikleri, ferforjeler, vitraylar ve çiçek motifleriyle süslüdür.
Şehrin sembolü olan Belediye Binası, masallardaki saraylara benzer. Ayrıca Subotica Sinagogu ve Raichle Sarayı, mimari detaylarıyla baş döndürücüdür. Subotica’da kendinizi bir şekerci dükkanının vitrininde geziyormuş gibi hissedebilirsiniz. Şehre sadece 8 km uzaklıktaki Palić Gölü de, etrafındaki parkları ve villalarıyla harika bir dinlenme alanıdır.
11. Uvac Kanyonu (Doğa Harikası)
Sırbistan’ın güneybatısında yer alan Uvac Kanyonu, doğa tutkunları ve fotoğrafçılar için ülkenin en spektaküler noktasıdır. Uvac Nehri’nin kireçtaşı kayaları milyonlarca yıl boyunca aşındırarak oluşturduğu menderesler (kıvrımlar), yukarıdan bakıldığında nefes kesici bir görüntü oluşturur.
Burası aynı zamanda, kanat açıklığı 3 metreyi bulan ve nesli tükenmekte olan Kızıl Akbaba’ların (Griffon Vulture) doğal yaşam alanıdır. Kanyonu keşfetmenin iki yolu vardır: Nehirde tekne turu yapmak veya seyir teraslarına (Molitva gibi) tırmanmak. Tepeden baktığınızda, zümrüt yeşili nehrin kıvrımları üzerinde süzülen dev akbabaları görmek, hayatınızda unutamayacağınız bir deneyim olacaktır.
12. Drvengrad (Ahşap Köy)
Mokra Gora bölgesinde yer alan Drvengrad (Küstendorf), ünlü yönetmen Emir Kusturica tarafından “Life is a Miracle” filminin seti olarak inşa edilmiş, sonrasında ise bir etno-köye ve otele dönüştürülmüştür. Geleneksel Sırp mimarisini yansıtan köydeki tüm yapılar ahşaptır.
Sokaklarına ünlü sinemacıların, yazarların ve sporcuların (Federico Fellini, Che Guevara, Novak Djokovic gibi) isimleri verilmiştir. Köyün içinde sinema salonu, kilise, restoranlar ve pastane bulunur. Kusturica’nın hayal dünyasının bir yansıması olan bu köy, hem kültürel bir gezi hem de konaklama için eşsiz bir alternatiftir.
13. Şargan Sekizlisi (Nostaljik Tren)
Drvengrad’ın hemen yanında bulunan “Şargan Sekizlisi” (Šargan Eight), Avrupa’nın en etkileyici müze demiryolu hatlarından biridir. 1925 yılında yapılan bu dar hatlı demiryolu, dağlık arazideki büyük kot farkını aşabilmek için “8” rakamı şeklinde kıvrılarak ilerler.
Buharlı veya dizel lokomotiflerle çekilen nostaljik vagonlarda yapılan yaklaşık 2.5 saatlik yolculuk, sizi zamanda geriye götürür. Tren, sarp kayalıkların arasından, tünellerden ve köprülerden geçerken, Tara Milli Parkı’nın muhteşem manzaralarını sunar. Özellikle “Jatare” istasyonu gibi duraklarda verilen molalarda harika fotoğraflar çekebilirsiniz.
14. Tara Milli Parkı ve Drina Nehri Evi
Sırbistan’ın batısında, Bosna-Hersek sınırında yer alan Tara Milli Parkı, ülkenin en vahşi ve el değmemiş doğasına sahiptir. Yoğun ormanları, derin kanyonları ve zengin yaban hayatıyla (boz ayılar dahil) ünlüdür. Parkın en popüler noktası, “Banjska Stena” seyir terasıdır. Buradan Drina Nehri kanyonuna ve Perućac Gölü’ne bakış, insanın başını döndürür.
Tara Milli Parkı yakınlarındaki Bajina Bašta kasabasında ise dünyaca ünlü “Drina Nehri Evi” (House on the Drina) bulunur. Nehrin ortasındaki bir kaya parçası üzerine inşa edilen bu küçük ahşap ev, doğanın gücüne meydan okuyan duruşuyla National Geographic gibi dergilere konu olmuştur.

15. Niş Kalesi ve Kelle Kulesi (Niş)
Sırbistan’ın üçüncü büyük şehri olan Niş, Roma İmparatoru Büyük Konstantin’in doğum yeridir. Şehir, doğu ile batı arasındaki geçiş güzergahında bulunduğu için tarih boyunca stratejik bir öneme sahip olmuştur. Nişava Nehri kıyısındaki 18. yüzyıl yapımı Osmanlı kalesi, Balkanların en iyi korunmuş kalelerinden biridir.
Ancak Niş’teki en çarpıcı ve tüyler ürpertici yapı “Kelle Kulesi”dir (Ćele Kula). 1809 yılındaki Çegar Muharebesi’nden sonra, Osmanlılar tarafından ibret olması amacıyla, isyancı Sırp askerlerinin kafataslarından örülen bu kule, savaşın acımasız yüzünü gösterir. Başlangıçta 952 kafatasının bulunduğu kulede bugün 50’den fazla kafatası hala duvarda görülebilmektedir.
16. Golubac Kalesi
Tuna Nehri’nin en genişlediği (yaklaşık 6 km) ve adeta bir denize dönüştüğü noktada, sarp kayalıkların üzerine inşa edilmiş olan Golubac Kalesi, masalsı bir görünüme sahiptir. Orta Çağ’da stratejik önemi büyük olan kale, Macarlar, Sırplar ve Osmanlılar arasında defalarca el değiştirmiştir.
Yakın zamanda restore edilen kale, on adet kulesi ve surlarıyla nehrin sularına meydan okur. Kale, Demir Kapı (Djerdap) Milli Parkı’nın giriş kapısı niteliğindedir. Kaleyi gezdikten sonra tekne turlarına katılarak Tuna’nın bu en derin ve dar geçidini nehirden keşfedebilirsiniz.
17. Đavolja Varoš (Şeytan Şehri)
Sırbistan’ın güneyinde, Kurşumlu (Kuršumlija) yakınlarında yer alan Đavolja Varoš, Kapadokya’daki peri bacalarına benzer ilginç jeolojik oluşumlardır. Erozyon sonucu oluşan, yükseklikleri 2 ila 15 metre arasında değişen 202 adet toprak piramitten oluşur. Her birinin tepesinde, onları aşınmaktan koruyan andezit taş blokları (“şapkalar”) bulunur.
İsminin “Şeytan Şehri” olmasının sebebi yerel efsanelerdir. Bir efsaneye göre, şeytanın suyu (bölgedeki aşırı asitli su kaynağı) içerek kandırdığı köylülerin, kardeş kardeşe evlendirmeye çalıştığı bir düğün alayı, Tanrı tarafından cezalandırılarak taşa çevrilmiştir. Özellikle gece ışıklandırmasıyla oldukça mistik bir havaya bürünen bu yer, doğa olaylarına ilgi duyanlar için eşsizdir.
18. Studenica Manastırı
Sırbistan’ın en kutsal mekanlarından biri kabul edilen ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Studenica Manastırı, 12. yüzyılın sonlarında, orta çağ Sırp devletinin kurucusu Stefan Nemanja tarafından yaptırılmıştır. “Kralların Vadisi” olarak bilinen bölgede yer alan manastır, Bizans ve Romanesk mimari tarzlarının birleşimi olan “Raška” ekolünün en güzel örneğidir.
Beyaz mermerden yapılan kilisesi ve içindeki 13. ve 14. yüzyıllardan kalma paha biçilemez freskleri ile sanat tarihi açısından büyük önem taşır. Özellikle “İsa’nın Çarmıha Gerilişi” freski, Bizans sanatının başyapıtlarından biri sayılır. Manastırın huzurlu atmosferi ve tarihi dokusu, ziyaretçileri ruhani bir yolculuğa çıkarır.
19. Kopaonik Kayak Merkezi
Sırbistan, kış turizminde de iddialı bir ülkedir. Ülkenin en büyük dağ silsilesi olan Kopaonik, modern tesisleri ve uzun pistleriyle Balkanların en popüler kayak merkezlerinden biridir. “Güneşli Dağ” olarak da bilinen Kopaonik, yılda ortalama 200 gün güneş almasıyla ünlüdür.
Kayak, snowboard ve kızak gibi kış sporlarının yanı sıra, lüks otelleri, spa merkezleri ve canlı gece hayatıyla da dikkat çeker. Pistler her seviyeden kayakçıya hitap eder. Yaz aylarında ise dağ bisikleti, trekking ve yamaç paraşütü gibi aktivitelerle doğa severleri ağırlar.
20. Lepenski Vir Arkeolojik Sit Alanı
Tarih öncesi çağlara meraklıysanız, Lepenski Vir sizin için büyüleyici bir durak olacaktır. Tuna Nehri kıyısında, Demir Kapı bölgesinde bulunan bu arkeolojik alan, Avrupa’nın en eski ve en önemli Mezolitik (MÖ 9500-7200) yerleşim yerlerinden biridir.
1960’larda yapılan kazılarda ortaya çıkarılan bu yerleşimde, balık benzeri insan figürlerinden oluşan heykeller ve nehre bakan trapezoid tabanlı evlerin temelleri bulunmuştur. Bu heykeller, Avrupa’daki anıtsal heykel sanatının ilk örnekleri kabul edilir. Modern bir müze kompleksi ile koruma altına alınan Lepenski Vir, insanoğlunun yerleşik hayata geçiş sürecine dair benzersiz ipuçları sunar.
Sırbistan, her metresinde farklı bir hikaye anlatan, doğusuyla batısıyla, tarihiyle bugünüyle sizi şaşırtacak bir ülke. Bu 20 noktanın her biri, seyahat anılarınızda özel bir yer edinecek. Çantanızı hazırlayın, rotanızı belirleyin ve Balkanların bu sıcak ülkesini keşfetmeye başlayın. İyi yolculuklar!

